Çinhindi yarımadası’nın doğusunda yer alan iki ülke Vietnam ve Kamboçya‘dan , ayağımın tozuyla döndüm. Uçsuz bucaksız pirinç tarlaları , mistik mabetleri , görkemli tarihi kalıntıları ve bunun yanında elegance bir Fransız etkisiyle sarsıcı…
Şimdiye kadar ıhlamurcum’da hep yemek tarifleri görmeye alıştığınızı biliyorum. Aslında gezip, gördüğüm yerleri sizlere anlatmak çok isterim ama ıhlamurcum’un bir yemek blogu olduğunu düşünürsek , sizlere sadece geziyi özet olarak geçeceğim.
Vietnam’da ne vardı derseniz ; kalabalık , motorsiklet ve korna sesi , fakirlik bunun yanında mutlu olmasını bilen nazik, güleryüzlü insanlar…
Kısaca ne kadar az şey istersen , o kadar mutlu olursun felsefesi her yeri sarmış; bu insana bir dur diyor. Hatta hayatı sorgulamanıza neden oluyor.
Buda ‘nın bu felsefesinin kaynağını sizlere kısaca yazayım, beni çok etkiledi. Buda çok varlıklı bir aile de doğuyor, büyüyor ve halktan çok steril yaşarken …birgün yaşadığı uçsuz bucaksız sarayın kapısı açık kalıyor. Sessizce kapıdan çıkıyor , dışarıda ilk ölümü sonra hastalığı ve fakirliği görüyor. Ve üzerine sadece bir bez sarıp, çıplak ayakla halka karışıyor. Tüm ailesini, mal varlığını terkediyor. Felsefenin çıkış noktası bu.
Bir yanda Buda’nın azla mutlu ol felsefesini , bir yandan da yıllar süren savaşın etkilerini gördüm, doğal olarak yıllarca Fransızların daha sonra da Amerikalıların sömürgesi altında kalmaları özellikle cadde ve sokaklara hatta sosyal yaşantıya da yansımış. Bir an kendinizi Paris’te Champs–Élysées meydanında zannediyorsunuz , ertesi gün yüzer evlerde yaşayan halkı görünce …bu iki tezatlık ,yine düşündürüyor.
Vietnam’da neler yapılmalı derseniz? Cu chi Tünellerine gidip, Vietnamlıların Amerikalılara karşı nasıl mücadele ettikleri görülmeli ; Jade Emperor Pagodası ziyaret edilmeli ; Halong bay ‘de tekne gezintisi yapılıp , yüzer köyler ziyaret edilmeli ; mutlaka Saigon’da bir gece Rex Hotel terasında margarita içilmeli ; olmazsa olmaz masaj yaptırın , özellikle ayak masajı ( 2-3 dolar ) ; mutlaka dar sokakları tuk-tuklarla gezin.
Vietnam’da ne yenir derseniz ; tabii ki yöresel yemekler… köpek eti hariç. Şimdi bu da nereden çıktı diyenlere??? Sokaklarda başıboş köpek görmeniz imkansız , çünkü buranın en meşhur ve pahalı lokantaları köpek eti pişiriyor.
Vietnam’ın Mc Donald’s Pho24 . Burada meşhur Po çorbası içtik.Bu çorba nasıl mı yapılıyor ?
Pirinç eriştesi ( noodle ) kaynar suyun içinde 20-30 saniye haşlanıp çukur bir kaseye konuyor, üzerine çok ince kesilen çiğ dana eti, taze soğan ve kuru soğan ekleniyor. Sonrada koca bir tencerede hazırlanan et suyu ya da sebze suyu ekleniyor. Normalde bu oldukça lezzetsiz ama yemeğiniz ile birlikte masaya ayrı bir tabakta kişniş yaprağı, fesleğen yaprağı, soğan, soya filizi ve limon geliyor. Aynı kelle paça çorbasını hazırlar gibi sarımsak, acı sos, soya sosu gelen otlar ve limon ekleyerek isteğinize göre çorbanızı lezzetlendiriyorsunuz.Arzu ederseniz et yerine köfte de seçme şansınız var.
Vietnam’dan ne alınır derseniz? İpekleri çok meşhur; Lak sanatıyla yapılmış aksesuarlar,tepsiler, ev aksesuarları ve mobilyaları ; el işi yatak örtüleri
Harika bir gezi olmuş :)) ellerinize ayağınıza sağlık sevgiler..
resimler çok güzel ve ilginç canım.çok değişik bir yaşam şekli sanırım.paylaşım için teşkkk.sevgiler.
Değişik tatları denemeyi hep severim… Eşimle kavgalı olduğum bir gün bu çorbayı denemeliyim :) O kesin beğenmez :)
Hoş geldin. Farklı kültürler tanımak farklı yerler görmek her zaman çok güzel. Çok güzel fotoğraflar çekmişsin. Sevgiler.
Dilek’cim harika bir gezi olmuş.Çorba çok ilginç ellerine sağlık sevgiler…
herşey çok güzel anlatılmış. paylaşım için teşekkürler. Ne güzel fotoğraflar harikasınız. Sefanız olsun.
Hosgeldin Dilekcigim, gecmis bayramlarini da kutluyorum bu arada… Enteresan bir corba…. Ellerine saglik… Sevgilerimle,
Hoş geldin canım.
Arada böyle paylaşımlarda hayatın tadı tuzu .
çorbada değişik sefan olsun gülüm.
Canım güzel bir gezi olmuş okuduğum kadarıyla. Yemekte çok enteresanmış. Biraz suyu duru görünüyor. Biz olsak biraz daha katı yapardık. Tadını beğenip beğenmediğini yazmamışsın ama sosundan anlaşıldığı üzere seninde belirttiğin gibi sanırım kelleye benziyor. :))
Güzel bir gezi olmuş. Fotoğraflarda harika. :) Öpüyorum.
Hoş geldiniz,Dilek Hanım:)Güzel yerler ,fraklı kültürler tanımak harika bir şey.Çorba çok değişik ,çiğ et üzerine dökülen sıcak et suyu ile ne pişiyorsa o anladığım kadarı ile.Yemek blogunda da arada böyle şeyler paylaşmak bence çok iyi siz devam edin.Gezip görmediğimiz kültürleri tanımak faydalı bir paylaşım,teşekkür ediyorum.Sevgiler:)
selamlar bloguma hoşgeldiniz ne güzel gezmişsiniz oraları…amigurumi ya da başka elişleri hakkında hiç kurs almadım.kendimce gördüğümce bişeyler yapmaya çalışıyorum beğendiğinize çok sevindim sevgiler
Hoşgeldin Dilekcim. Güzel bir gezi olmuş.. O çorbayı ben içemem herhalde etin pişmişini yemezken.. sevgiler..
Güzel bir gezi olmuş, değişik bir çorba tarifi. Tabii ki her ülkenin damak zevki ve yemek çeşitleri farklı…
Dilek’cim çok farklı bir gezi olmuş gerçekten , benim de merak ettiğim görmek istediğim yerler, paylaşımın için teşekkürler,sevgiler…
Süpermiş… Nefis bir anlatım elinize,yüreğinize sağlık…
Enteresan görünüyorlar, tatları nasıldır acaba :)
Dilek Hanım, kısmetse adaşımla da tanışmak isterim. Sanırım Türkiye’de bu adı taşıyan sadece 2 kişiyiz :)
Po çorbası görünüş olarak tavuk suyunu andırıyor. Çorbanın içine taze soğan eklenmesi ilginçmiş, sarımsak da eklenebilir belki de.