7 Haftalık bir ayrılıktan sonra, hepinize merhaba… Nepal’den dönüp, hızlı bir geçişle San Francisco’ya uçtum.
Bazen sadece sarılmak için kilometrelerce gitmeye değer insanlar vardır, bilirsiniz. Ben sarılmak , koklamak için yılda birkaç kez kilometrelerce uzağa uçuyorum. Tahmin ettiniz eminim, bu kadar yorgunluğa değen tek sevgi, evlat sevgisi… Allah acılarını göstermesin, herşeye değerler.
Bu kadar uzun süre kalınca, sizlere rehber olması açısından ; mini bir San Francisco yazısı yazayım dedim.
San Francisco nasıl bir şehir? Nerede kalınır? Nerelerde yemek yenir? Nereleri mutlaka ziyaret edilmeli?
Amerika’nın , New York’tan sonra en pahalı şehirlerinden biri.
Bu şehrin simgesi; Golden Gate Bridge. Her gelenin mutlaka bir kez resimlediği, yaklaşık 3 mil uzunluğunda asma bir köprü. Yapılırken gri olması tasarlanmış, ama uzaktan görünürlüğü açısından portakala çalan paslanmaz çelikten kırmızıya boyanmış. Halen 40 kişilik bir ekip, köprüyü bakımlı tutma adına çalışmakta. Vaktiniz varsa, bu köprüye bisiklet turu yapmanızı öneririm. Bisikletleri Fisherman’s Wharf’tan kiralayabiliyorsunuz.
San Francisco , özellikle deprem bölgesi olduğu için , evler genel de 2-3 katı geçmiyor.Şehir merkezinde tabii ki gökdelenler var, ama esas yerleşim bu şirin evlerde. Şehirde bitki örtüsü inanılmaz, yürürken çocukluğumuzdaki gül ve hanımellerinin kokusu , sizi sarmalıyor.
Her an bir itfaiye, polis sireni ve gürültü patırdı…size , ‘galiba bir film çekimi var ‘ dedirtebilir. Kısacası bu şehre geldiğinizde film mi yoksa gerçek mi ayırt edemeyebilirsiniz.
Burası bence ne Amerika, ne de Avrupa. Benim en sevdiğim tarafı, her yokuşun sonu denize uzanıyor. İzmir’de de böyledir, asla kaybolmazsınız . Eğer benim gibi yürüyüşü seviyorsanız, sorun yok. Yürürken franjipanilerin büyüsüne kapılabilir, her begonvil önünde durup resim çektirmek isteyebilirsiniz.
Eğer 3-4 günlük bir San Francisco gezisindeyseniz; hop on-hop off ,üstü açık otobüslerden 2 günlük bilet alıp, tüm şehri gezebilirsiniz. İstediğiniz yerde inip, istediğiniz yerde binebilirsiniz. Hem daha ekonomik, hem de daha hızlı bir şehir turu olabilir.
Özellikle ılıman iklimiyle evsizlere ( homeless) ev sahipliği yapıyor, her yerdeler.
Asla ısrarcı değiller, ama 1-2 dolar vererek onları mutlu edebilirsiniz. :)
En meşhur caddelerinden biri Union Square,; eğer alışverişe meraklıysanız burası tam sizin yeriniz. Alışverişte acele etmeyeceksiniz, bugün aldığınız 1-2 güne yüzde 30-40 civarı ucuzluğa girebiliyor. Ama bazen de indirim olacak diye beklerken, bitiveriyor. Mal rafta bitene kadar, her gün indirim devam ediyor.
Benim en sevdiğim sokak satıcıları , Market Street üzerindeki Ekvatorlu el işi şapkaları ören kadınlar. İnanılmaz hızlı ve yaratıcılar, hayran kalmamak elde değil.
Gaylere,lezbiyenlere kucak açmış bir şehir, kısacası cinsel tercihiniz ne olursa olsun, burada yadırganmıyorsunuz
1960’ların esintilerini görebiliyorsunuz, yani hippie’ler…hele Haight street tam bir Hippies esintisi.Vintage mağazalar, sizleri eskilere taşıyor. Ben buralarda dolaşmayı seviyorum. Özellikle bu sefer yerel rehber J&Jo’ya , gitarı eşliğinde Haigh’ ta çok keyifli bir gezi yaptık.
Sanat galerileri, konserler , bale ,beyzbol, basketball herşey bu şehirde. Kısacası ister yaşayın, ister turistik gezin sıkılmaya vaktiniz yok.
Bu sezonun en popüler müzikali ; The Book Of Mormon . Biletleri online stubhob’dan alabilirsiniz. Biz bu müzikale gitmek için büyük enerji sarfettik, en sonunda yer bulduk. Seyrettiğim en keyifli, en neşeli müzikallerden biriydi. Ayrıca San Francisco’ya gelipte , Beach Blanket’e gitmemek olmaz. 4o yılı aşkın bir süredir, sahneleniyor ve bir gelen 4-5 kez geliyormuş, bu da çok ilginç. Değer mi derseniz, 4-5 kez seyretmem ama 2 kez eğlenme adına gidebilirim.
Evlatlar için bir ona bir diğerine derken hem özlem gideriyor hem değişiklileri görmüş oluyorsun. sağlıkları yerinde olsun daima . sevgiler canım.
Çok güzel bir yazı olmuş devamını bekliyoruz.
evler harika görünüyor. o pembeli olanda oturmak isterdim :)
İnşallah 2016 yazında tekrar gitmeyi planlıyoruz tavsiyelerini bekliyorum tatlım