İki oğlumu da her yıl heyecanla yaz okullarına yolladım.Onlarda benim gazıma gelip , her yaz birer aylarını feda ettiler.Yiğit’i ilk İngiltere’ye yolladığımızda , hazırlığı yeni bitirmişti.Uçaktan bir inişi vardı ki ; zannedersiniz büyük bir işadamı.Sonraki günlerde de anladım ki ingilizcesindense , insanı bu tür ayrılıklar ,hayata hazırlıyor.
Evet, benim çocuklarım artık büyüdü.Ama bizde okul sevdası bitmedi ,bizim evden gidecek çocuk kalmayınca sıra bana geldi.Sponsorum kocam ; ben boş durur muyum ,Yiğit benim velim oldu.Elimden tutmadı ama cesaret verdi ,beni dil okuluna yazdırdı ve ilk gün benimle geldi…
Dünya tersine döndü anne öğrenci, çocuk veli oldu.Beni okula getirdi ve cesur anne , oğlunu yolladı. Oxford’un göbeğinde okulun cafesinde ben ve diğer çocuklar.Çocukların hepsi yarı yaşımda ; olsun en hevesli benim.Bizi hep beraber yukarı alıyorlar, 14 kişiyiz.Sanki herkes şakır şakır ingilizce biliyormuşçasına okul müdürü konuşuyor.Ohh… şükür ki ben biliyorum gerisi önemli değil ,derken anlamayanlara üzülüyorum.Sınava alınıyoruz.Sınav 3 bölüm;
grammer( bu arada müdürün söylediği daha tam yapan olmadığı; bayağı iyi moral veriyorlar)
reading ve writing.
Şükür ki üniversiteden sonra girdiğim bu sınavı atlatıyorum.
Hala hayret içindeyim, ingilizce bilmeyen ne yapar.Sınavın ilk dakikası , müdür beni çağırıyor aman allahım o an aklımdan geçenler( sizin burada ne işiniz var,yaşınız kaç v.b)
Ama hiç biri olmuyor,çok güzel bir konuşma geçiyor aramızda.Evet… ben bu işi kıvırdım. Hem de ilk 5 dakika da , gayet güzel konuştum ve bütün heyecanım bitti hatta kendime güvenim süper.
Sınav sonrası öğlen yemeği tatilinde kantinde hemen kaynaşıyoruz.İlk arkadaşım Ukraynalı Julie, İtalyan Martina ve Türk arkadaşım Banu.(Banu ile ilk kararımız kesinlikle Türkçe konuşmayacağımız .)
Öğleden sonra okul tanıtımı ve muhabbetle geçiyor.Artık mutluyum yeni arkadaşlarım var.(Yalnızlık insanı hemen sosyalleştiriyor ,bunu da tekrar hatırlamış oldum.)
Tweet